İstanbul birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Dünya’da eşi benzeri olmayan güzellikteki bir şehir. Günümüzde her ne kadar metropol oluşu, kalabalık oluşu, trafiği ile de gündeme gelsede bir zamanların İstanbul’u herkesin büyük hayranlıklarla imrenerek baktığı bir şehirdi. Tüm devletlerin her daim ağzını sulandırmış, günümüzde de jeopolitik konumu gereği hala sulandırdığı bir şehirdir. İstanbul’un eski halini bilen pek fazla insan belki günümüzde kalmadı ama hikayelerden, tarihi romanlardan ya da anneanne ve dedelerinden dinleyenler için biz sizi alıp İstanbul’un 60ların, 70lerine değil daha da eskilerine Osmanlı zamanlarındaki o ihtişamına götürmeye karar verdik. Bunun içinde bu yazımızda İstanbul’un en eşsiz yapılarından, tarihi kasırlarından sizlere bahsedeceğiz. Öncelikle kasır nedir bilmeyenler için açıklayalım. Kasırlar, hükümdarlar için şehirlerin dışına yapılmış küçük saraylar ya da köşklerdir. Tabi günümüz İstanbul’unda bu şehir dışı kavramı biraz garip kaçabilir. Çünkü bu kasırlar bildiğiniz merkezde kalıyor artık.
Aynalıkavak Kasrı Haliç kıyılarında bulunmaktadır. Bizans döneminde, yapının bulunduğu alan İmparatorlara tahsis edilmiş bir dinlenme alanı iken, Osmanlı Padişahlarının da ilgisini çeken bu koruluğa Osmanlı tersanesi kurulmuş ve o dönem “Tersane Hasbahçesi” adı ile anılmıştır. Bu alana ilk kasır Sultan I.Ahmed tarafından yapılmış ve daha sonrasında başka padişahlar tarafından yaptırılan kasırlarla, alan “Tersane Sarayı” olarak anılan bir yapı topluluğuna dönüştürülmüştür. Ancak günümüze kadar sadece Aynalıkavak Kasrı kalmıştır. Kasır süslemeleri açısından çağını yansıtmaktadır. Revzenli tepe pencereleri, geniş saçaklı çatıları, iç dekorasyonda bulunan yerleşik sedir düzenlemeleri, geleneksel ısıtma biçimini oluşturan mangalları artık yok olmuş bir geçmiş yaşam biçimini sergilemektedir. Günümüzde ise Türk Çalgılarının sergilendiği bir müzedir.
Biletall.com’dan En Ucuz İstanbul Otobüs Biletini Bul »
Boğaziçi’nde yeni üslupta yaptırılan ilk kârgir Kasır olma özelliğini taşımaktadır. Mısır Valisi tarafında Sultan Abdülmecid’e hediye olarak inşası başlatılmış ancak Valinin vefatından sonra oğlu Said Paşa tarafından tamamlanabilmiştir. Beykoz kundarı ve Ahmet Mithat Efendi Yalısı arasında yer almaktadır. İlk başlarda Sultan tarafından dinlenme alanı olarak kullanılırken daha sonraları yabancı elçi ve misafirleri ağırlamak için kullanılmıştır. Kasrın setlerden oluşan yetmiş dönümlük bir bahçesi vardır.
Günümüz İstanbul’unun en değerli yerlerinden birinde bulunmaktadır. Beşiktaş, Yıldız ve Nişantaşı arasında konumlanmıştır. Sultan III. Ahmed döneminde Padişah’a ait bir Hasbahçe’ye dönüştürülmüştür. 1855 yıllarından beri “Nüzhetiye” ya da “Ihlamur Kasırları” adıyla anılmıştır. Günümüzde ise “Ihlamur Kasrı” olarak anılmaktadır. Ana yapı olan Merasim Köşkü; ön cephesinde, Barok çizgiler taşıyan merdiveni, gösterişli kabartmalarıyla çarpıcı bir mimariye sahiptir. Kasrın iç süslemelerinde; Osmanlı sanatında 19. yüzyılda tercih edilen Batılı dekorasyon anlayışına uygun bir süsleme kullanılmıştır. Günümüzde Merasim Köşkü müze olarak ziyarete açık iken, Maiyet Köşkü ise muazzam bir kafe olarak hizmete sunulmaktadır. Kasrın bahçe içerisinde çayınızı kahvenizi yudumlarken kendinizi dönemim saraylılarında hissetmeniz kuvvetle muhtemeldir.
Biletall.com’dan En Ucuz İstanbul Uçak Biletini Bul »
Bodrumuyla birlikte üç katlı olan kasrın bodrum katı; kiler, mutfak olarak hizmetkârlara ayrılmış, diğer katlarsa bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiştir. Yapı geleneksel Türk Evi plan tipini yansıtmaktadır. Çoğunlukla av sonrası dinlenme amacı ile kullanılmış bir “biniş kasrı” niteliğindedir. Yapının en göze çarpan kısmı dış cephesinde bulunan ihtişamlı ve gözalıcı kabartmalardır. Kasrın bir diğer özelliği ise içerisinde yer alan bazı sanat eserleridir. Örnek vermek gerekirse Meşhur Şeker Paşa’ya ait tablolar bulunmaktadır. Kasrın hemen yanı başındaki çeşme civarında ziyaretçilere hizmetine sunulmuş bir kafe bulunmakta, genişletilen rıhtımı ise ulusal ve uluslararası nitelik taşıyan resepsiyonlara tahsis edilebilmektedir.
Levent ve Ayazağa arasında bulunmaktadır. Sultanlara ait bir av ve dinlenme köşkü olarak kullanılmaktaydı. Maslak Kasırları Osmanlı tarihi açısından özel bir önem taşımaktadır. Şehzadelik yıllarında Sultan II. Abdülhamid’e (1876-1909) tahsis edilmiş ve dolayısı ile II. Abdülhamid’in tahta çağrılmasına tanık olmuştur. Yapı Osmanlı ahşap konut mimarlığını ve süslemeciliğini sergileyen güzel bir örnek oluşturmaktadır. Yapı müze olarak ziyaretçilere açık olup, yapının Limonluk ile Çadır Köşk ve ona bağlı bahçesi de ziyaretçilerin keyifle zaman geçirebilecekleri bir dinlenme alanına dönüştürülmüştür. Alan içinde bir de kafe hizmet vermektedir.
Sizde İstanbul’da yaşıyorsanız ya da İstanbul’u ziyarete geldiyseniz bu yapıları mutlaka ziyaret etmelisiniz. İstanbul’un tarihi havasını bu alanlarda soluyabilir ve nadir kalmış olan yeşilliklerinin tadını burada çıkarabilirsiniz. İstanbul uçak bileti veya otobüs bileti almadan önce Biletall.com’a uğramayı unutmayın.
İspanya, her köşesi açık hava müzesi özelliğine sahip ülkelerin başında geliyor. Milattan önceye dayanan tarihinin…
Erzurum geziniz esnasında aklınıza gelebilecek ve merak edebileceğiniz şeylerden biri de elbette ki Erzurum’un eşsiz…
Kafkasya’nın en genç sayılabilecek ülkelerinden biri olan Ermenistan’da görülmesi gereken birçok yer vardır. Ermenistan seyahatinizi…
Rusya’da denemeniz gereken çok sayıda farklı farklı yemekler yer almaktadır. Çeşitli kültürlerden etkilenilen Rusya’da bu…
Ülkemizin en kuzeyinde yer alan illerinden biri olan Rize, Karadeniz bölgesinin neredeyse en popüler diyebileceğimiz…
Erzincan seyahatinizde aklınıza gelebilecek ve merak edebileceğiniz şeylerden biri de hiç şüphesiz Erzincan’ın lezzetleridir. “Erzincan’da…