Bu hafta 14 numaralı güzel ilimiz Bolu’dayız. Karadeniz Bölgesinde yer alan Bolu ilimiz, tarihi ve coğrafi güzellikleri ile olduğu kadar, sıcakkanlı insanları ve elleri birbirinden lezzetli aşçılar yetiştirip, Türkiye’ye kazandırması ile de meşhur bir ilimizdir. İlçeleri arasında bulunan Mudurnu, Mengen, Göynük, Gerede, Yeniçağ, Seben, Dörtdivan ve Bolu dahil olmak üzere her biri kendine mahsus özel yerlerdir. Bolu şehri çok eski çağlardan beri güçlü medeniyetlerin yuvası olmuş, stratejik ve coğrafi konumu nedeni ile tarih boyunca göz önünde kalmıştır. Bolu, el sanatçılığı, aşçılığı, nakış iğnesi ve kaplıcaları ile herkesin görmesi gereken nadide şehirlerimizden biridir.
Bolu’nun en güzel özelliklerinden biri de kendine has renklerini günümüzde de koruyabilmesi ve bir birinden eğlenceli ve önemli etkinlikler düzenlemesidir. Başlıca etkinlikler arasında; İzzet Baysal Şükran Günleri, Aşçılık ve Turizm Festivali, Köroğlu Yayla Şenlikleri, Ulu Önderimiz Atatürk’ün Bolu’ya gelişi gibi özel günler sayılabilir. Her bir özel gün kendine has şekilde özenle hazırlıklar yapılarak kutlanır.
Bolu’da özellikle Temmuz ve Ağustos ayları arasında, neredeyse 1 ay boyunca süren bir panayır düzenlenmekteydi ancak deprem olayından sonra bu etkinlik kaldırıldı ve panayır şenliği yerini lunapark hizmetine bıraktı. Bazı ilçelerinde yine düzenli olarak panayırlar yapılmakta ve bunlardan en ünlüsü de Gerede’de yapılan panayır olmaktadır.
Aynı zamanda yaylası bol bir il olan Bolu, özellikle sabah saatleri mis gibi bir yayla havasında sis manzarası ve demli çayla gezmesi en keyifli bölgelerden biri haline geliyor. Kuş cıvıltıları eşliğinde göl kenarında yürüyüş yapmak ise, paha biçilmez bir keyif halini alıyor. Özellikle herkes tarafından bilinen bir göl olan Abant gölü, dünyanın en güzel yerlerinden biri olarak bütün ihtişamı ile gözler önünde duruyor. Çevresi ile birlikte tabiat parkı ilan edilen bu yer özellikle büyük şehrin karmaşa ve gürültüsünden kaçan insanlarda adeta bir terapi etkisi uyandırıyor. Gölün çevresinde tur atarken eğer şanslıysanız güzel bir geyiğe ya da sevimli sincapların oynaşmasına şahit olmanız an meselesi. Yedigöller Milli Parkı ise, başlı başına ayrı gezilmesi gereken bir yer. Çoğu insan böyle yerlerin sadece yurtdışında olduğuna inanır ve o yerleri görmek için tonlarca para harcar. Burnumuzun dibinde bulunan cennet gibi yerleri keşfetmek ise hem çok keyifli hem de gurur verici bir olay. Yeter ki korumasını ve sahip çıkmasını bilelim.
Bolu aynı zamanda türbe ve camileri ile de oldukça ünlü bir ildir. Yıllar boyu sahne olduğu tarihi olaylar burada tarihi yapılaşmayı da sağlamış ve günümüze kadar pek çok tarihi yapı kalabilmiş. Bunlardan en önemlisi Göynük’de bulunan Akşemsettin Türbesi. Göynük demişken, ‘’Kentsel Sit Alanı‘’ ilan edilen bölge, özellikle evleri ile oldukça ünlü bir yer. Evlerin süslemeli tavanları ve hayat altı denilen giriş kısımları gerçekten görülmeye değer. Sokaklar ise tam durup fotoğraf çektirmelik. Bu evler haricinde bir de Mudurnu evleri var ki tarihi Türk evi stili olarak ayrı bir havaya sahipler. Zaten bu bölgede doğal olarak Kentsel Sit Alanı ilan edilmiş. Türkiye’de bunun gibi çok değerli bölgeler varken hoyratça kullanılan evlerin çoğu bazı şehirlerde yıkılmak üzere. Mudurnu ve Göynük bu açıdan takdir edilmeye değer yerlerden biri.
Biletall.com’dan Bolu’ya En Ucuz Otobüs Biletini Bul »
Bolu demişken burada yetişip ülkede adını duyurmuş o yetenekli aşçıların yemeklerini tatmadan olur mu hiç? Bolu’da kalma süreniz uzunsa hemen her noktada ayrı bir lezzet sunan lokantalarını keşfederken acele etmenize gerek yok ancak 1 ya da 2 gün kalacak ya da sadece günübirlik rota çizecekseniz o zaman mutlaka et yemeklerinin tadına bakmanızı tavsiye edilir. Bir başka alternatif ise en az meşhur et yemekleri kadar lezzetli Bolu mantısının tadına bakmanız olacaktır. Bunun yanı sıra gözleme kültüründe de Bolulu ustalar gerçekten ne yapmaları gerektiğini çok iyi biliyorlar. Bolu’daki et restoranlarının en güzel yanı da çoğunda kasap reyonu bulunması ve oradan dilediğiniz eti seçip istediğiniz usulde hazırlanma olanağı. Bunun yanı sıra sabahın erken saatlerinde vardığınız bir duraksa bu şehir o zaman da açık büfe kahvaltı zenginliği ve lezzeti sizleri güzel bir güne hazırlayabilir, yayla ve göl manzarası eşliğinde çayınızı ya da Türk kahvenizi keyifle yudumlayabilir ve yolunuza devam edebilirsiniz.
Biz Bolu’ya gittik ama gerçekten doyamadık. Bu güzel şehri dolaşmak, gezmek, yeme içme kültürünü tatmak, arka sokaklarını keşfetmek, tarihi evlerini fotoğraflamak, yayla havasında oksijen depolamak, göl çevresinde kuşların şımarık cıvıltısı ve suların tatlı şırıltısını dinlemek ve bir an için başka bir dünyadaymışız gibi hissetmek çok güzel bir duyguydu. Dileriz bu önemli şehir daha yıllar boyunca böyle güzel korunmaya devam eder ve gelecek nesillere de yaşanmışlığından kaynaklanan bilgeliğini ve lezzetini tattırır. Gelecek nesillere bırakacağımız en güzel miras tarihi dokumuz, doğal güzelliğimiz ve lezzetli yemek kültürümüz değil midir?