Amerika’nın En Güzel Üniversite Kampüsleri

Virginia Üniversitesi’nde akademisyen olan Adam Gross, “Eğer gençlerin üniversite seçerken neye dikkat ettiğini soruyorsanız söyleyeyim: Ya iyi bir burs ya da kampüsün güzel olması.

Amerika’nın en iyi üniversiteleri henüz hangi üniversiteyi seçeceğine karar verememiş başarılı lise mezunların ilgisini çekmek için kampüslerine büyük önem veriyor. Bu üniversite meydanları, şaşırtıcı mimarileri, peyzajı ve kampüs içi çeşitli olanaklarıyla öğrencilerini bekliyor. Zaten ünlü mimarlar da peyzajın ve mimarinin bir üniversitenin popülaritesi üzerinde oldukça etkili olduğunu söylüyor.

Naif Amerikan mimarisini yansıtan yapıları, pitoresk estetikleri ile içine girenleri olağanüstü manzarasıyla şaşırtan bu kampüslerin her biri birbirinden güçlü akademik kimliklere sahip. Eğitim hayatı boyunca ilham alınabilecek bir ortama sahip, huzurla yaşanabilecek bir çevreye sahip üniversite kampüslerini sizin için derledik:

Stanford Üniversitesi – Palo Alto, California

Üniversitenin tartışmasız en ihtişamlı bölgesi 8180 dönümlük kampüsünün girişinin yapıldığı nizamiye kapısıdr. Bir kilometre boyunca dizilmiş palmiye ağaçlarının içinden ve kiremit rengi binaların arasından geçerek kampüsün ana meydanına ulaşırsınız. Bu meydana yakın bir yerde bir sanat eserini andıran mozaik cepheli bir kilise bulunur. Dış mekanında dünyaca ünlü bilimadamlarının Auguste Rodin tarafından yapılmış 170 adet heykelinin arasından yürüyerek dersliklerin bulunduğu bölüme ulaşabilirsiniz. Kampüs havanın açık olduğu bir günde San Francisco’daki Hoover Tower’dan bakıldığında olağanüstü bir görünüme sahiptir.

Barry Üniversitesi – Berry Mountain, Georgia

Kırsal bir bölgede bulunan bu üniversitenin böyle bir yerde bulunmasının ona kattığı bir avantaj var: kampüs tam 27.000 dönüm alana kurulmuş ve sınırları içinde göl, orman ve hatta dağ bulunuyor. Bu üniversitenin en önemli bağışçılarından olan Henry Ford tarafından yaptırılmış Ford Yemek Salonu, Ford Oditoryumu ve Mary Salonu gibi son derece ilgi gören İngiliz Gotik mimarisinden esintiler barındırıyor. Çok sayıda süs havuzu ve çeşmenin bulunduğu kampüsü uzmanlar birinci sınıf bir yapı olarak tanımlıyor.

Biletall.com’dan En Ucuz ABD Uçak Biletini Bul »

Notre Dame Üniversitesi – South Bend, Indiana

Tarihi 173 yıl öncesine dayanan ve yönetimi Katolik ağırlıklı olduğundan Katolik Okulu olarak da bilinen üniversitenin ana binası bir kubbe şeklinde tasarlanmış. Muhteşem mimarisinin yanı sıra bu kampüs öğrencilere futbol, basketbol, amerikan futbolu, yüzme, tenis, rugby ve beyzbol gibi sporları yapabileceği muhteşem bir spor tesisi var.

Güney Florida Üniversitesi – Lakeland, Florida

Elllis Adaları ile Güney Florida Üniversitesi arasında bir ortak nokta var. Bu iki alan da UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları listesine alınmış ve nesli tükenmekte olan bazı canlıların yaşadığı Amerika’ya ait 40 noktadan biri. Hollingsworth Nehrine bakan yamaçlardan birinde kurulmuş olan Güney Florida Üniversitesi renkli binaları, büyük camları, ferforje kuleleri ve Annie Plefffer Şapeli de olmak üzere dünyanın en büyük Frank Lyold Wright koleksiyonuna sahip. Wright’ın kendisinin şahsen tasarladığı bu kampüs 2012 yılında Amerikan Ulusal Tarihi Önemli Yerler listesine alındı.

Cincinnati Üniversitesi – Cincinnati, Ohio

Son dönemde gerçekleştirilen, maliyeti 1 milyar doları aşan ve yapımı 10 yıl süren bir restorasyondan sonra oldukça modern bir görünüm kazanan Cincy Üniversitesi, UC Magazin’in de dediği gibi “karizmatik görünmek için sarmaşıklarla kaplı tuğla duvarlara ihtiyacı olmadığını” kanıtladı. Ünlü mimarlar Michael Graves, Charles Gwathmey tarafından tasarlanan bu kampüs 2005 yılından beri bölgeye damga vuruyor. Cincinnati henüz ulusal çapta üne kavuşamasa da kampüsünün şıklığı ve yeniliğiyle üniversite öğrencileri arasında popüler olmaya başladı.

San Diego Üniversitesi – San Diego

San Diego Üniversitesi özel tasarlanmış ön cepheleri, ince işçilikleri, ahşap oymalarıyla ve yansıtmak istediği ruha sadık kalmayı da başarmasıyla Amerika’da İspanyol Rönesansı’nın bir yansıması olarak biliniyor. Okyanus manzarası ve palmiye ağaçlarıyla süslenmiş avlusu kampüste öğrencilerin en çok sevdiği ve vakit geçirmeyi sevdiği bölge. Kampüs içinde bulunan yüksek mavi renkli kubbesi ve bronz kapısıyla meşhur Immaculata Şapeli de hem öğrenciler hem turistler tarafından oldukça ilgi görüyor. Joan Kroc Barış ve Adalet Enstitüsü’nün arkasında bulunan ve Pasifik Okyanusu’na bakan sakinleştirici havuzun başındaki öğrenciler kampüse renk katıyor.

Biletall.com’dan Amerika’ya En Ucuz Uçak Biletini Bul »

Rice Üniversitesi – Houston

Rice Üniversitesi  285 dönümlük bir arazide, yemyeşil bir alanda ve sayıları 5000’in üzerinde olan tarihi ağaçların arasında inşa edilmiş yeni sayılabilecek üniversitelerden biridir. Olağanüstü Lovett Salonu gibi Ortaçağ mimarisini yansıtan konferans, toplantı salonlarıyla birlikte bütün derslikleri yemyeşil bir ormanın içindedir. Rice Üniversitesi Kampüsü Amerika’da olup Avrupa mimarisini yansıtan nadir kampüslerdendir.

Cornell Üniversitesi – Ithaca, New York

Bugüne kadar yapılmamışı yapmak isteyen mimarlar Cornell Üniversitesi’ni Cayuga Gölü’nün en güzel noktasını seçtiler. İyi eğitimin ancak iyi bir kampüste verilebileceğine inanan mimar Mark de Shong’İn geliştirdiği bu özgün plan Cornell Üniversitesi kampüsünü Amerika’nın en iyilerinden biri yapıyor. İçindeki McGraw Kulesi gibi tarihi yapılara dokunulmadan inşa edilen kampüste Johnson Sanat Müzesi’nin açık alanında yaz sinemaları oynatılırken Rem Koolhaas Salonu’nda da çağdaş sanat eserleri sergileniyor. 25 dönümlük botanik bahçesine ve göl üzerinde 8 şelaleye sahip olan kampüste Newman Overlook’a tırmanarak panoramik bir görüntü edinebilirsiniz.

Princeton Üniversitesi – Princeton, New Jersey

500 dönümlük arazi üzerinde kurulmuş Princeton Üniversitesi genel olarak gri taş binalardan oluşuyor. Kampüsteki Üniversite Şapeli ve Cleveland Kulesi gibi yapılar ise kampüsün gotik mimarisine örnek oluşturuyor. Kampüsün mimarı Mark de Shong bölgedeki kampüsler için “Princeton’da çok güzel binalar var ama peyzajları iyi değil.” demişti. Mimar deShong bu kampüsü ele alarak olağanüstü bir peyzaj, geniş bir avlu, pastoral renklerden oluşmuş küçük meydanlar ve bu meydana ulaşan kaldırımlar ile tasarladı. Sarmaşıklarla kaplı Nassau Salonu sadece kampüsün eski binası değil, aynı zamanda Continentl Kongresi’nin toplanma yeri. Yine bu kampüsün içinde bulunan Princeton Sanat Müzesi’nde Maya Jaina figürlerinden Blue Marilyn’e kadar uzanan çeşitli sanat koleksiyonlarını kaçırmayın.

Indiana Üniversitesi – Bloomington, Indiana

Indiana’nın en köklü ve en popüler üniversitesi olan Bloomington ormanlık bir arazi üzerinde kurulmuş yemyeşil bir kampüse sahip. Kampüs içerisinde 80 farklı türde olgun ağaç bulunuyor. Titizlikle korunan kırmızı tuğla yoldan geçerek girilen kampüsün en merkezinde bir saat kulesi yükseliyor. Kampüs bütün bir yıl boyunca Pablo Picasso ve Henri Matisse’ye ati 30 binin üzerinde eser sergileyen bir sanat müzesini de barındırıyor. Eğer insan vücuduna bilimsel bir açıdan bakmak istserseniz Kinsey Cinsiyet ve Üreme Araştırmaları Enstitüsünü gezebilirsiniz.

Virginia Üniversitesi – Carlottesville, Virginia

Virginia Üniversitesi’ni diğerlerinden ayıran bir özelliği var. Bu kampüs UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları listesine alınmış ilk ve tek Amerikan kampüsü. Bu önemi üniversiteyi fonlayan ve gelişimini sağlayan ise Thomas Jefferson olmuştu. Hatta ilk öğretim görevlisini işe başlatıp müfredatı dahi planladı. Bu zarif kampüsün en önemli noktaları Roma’daki Panteon’U taklit eden Neoklasik bir kubbesi olan Rotanda, Bağımsızlık Bildirgesi’nin sergilendiği Özel Koleksiyonlar Kütüphanesi olarak tavsiye edilir.

Yale Üniversitesi – New Haven, Connectitut

Bazı kampüsler geçmişini gururlar taşırken ve yeniliğe kapalı görünürken Yale tam tersi her geçen yıl mimarisini yeniliyor. Yale Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Robert Stern “Kampüsümüz bu şehrin üç yüzyılını her yönüyle yansıtan canlı bir geçmişidir.” diye tanımlıyor. Üniversitenin koleksiyonunda Kızıldenizler hakkında bilgi edinebileceğiniz bir müze de bulunuyor. Eğer bugüne kadar arayıp da bulamadığınız bir kitap varsa Beinecke Nadir Kitap ve El Yazması Kütüphanesi’nden eli boş dönmeniz pek mümkün değildir.

Lewis & Clark College: Portland, Oregon

Kente yalnızca 6 kilometre uzaklıkta, yemeşil ormanların, patika yolların ve taş duvarların bulunduğu 137 dönümlük bir arazide kurulmuştur. Üniversite ismini Lewis ve Clark isimli iki kaşiften almaktadır. Kampüsün içinde 35 odalı özel bir şato da bulunuyor.

Yazı Hakkında Düşündüklerinizi Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.