Kış geldiği zaman en büyük derdimiz; kombinin bakımını yaptırdık mı, kaloriferlerin basıncını kontrol ettik mi, bu sene doğalgaz faturası ile nasıl baş ederiz, ev ısınacak mı oluyor. Oysa ki eskiden kışlar çok daha anlamlı geçerdi. Kış insanların birbirine yakınlaştığı, ev gezmelerinin arttığı, ilişkilerin daha samimi olduğu bir dönemin başlangıcı olarak bilinirdi. Yeni nesil için kış; cam arkasından karı izlemek, kar tutarsa aşağı inip tek başına kardan adam yapmak. Eski kışlarda olduğu gibi mahalledeki bütün çocukları kar topu savaşı yaparken görmek artık neredeyse imkansız bir hal aldı.
Sizlere eski kışların nasıl geçtiğinden bahsettiğimiz bir yazı olacak bu. Yazıyı okuduktan sonra “Eskiden kışlar ne efsane geçermiş be!” diyeceksiniz. Eski dönemlerdeki sıcaklığı bulamadığınız için biraz da buruk olacaksınız, ancak telefonu kenara koyarsanız ve biraz olsun yanınızdakiler ile muhabbet edip, TV’nin sesini kısarsanız o sıcaklığı az da olsa hissetmeniz mümkün.
Bu İçerikte Neler Var?
1. Gaz lambaları:
Çok eskiye gittik değil mi? Elektriklerin olmadığı o masum günleri düşünün. Kış; sert ve soğuk. Evin annesi gider o küçük gaz lambasını yakar, etraf birden gün yeni yeni aydınlanıyormuş gibi sapsarı olur. Gaz lambasının hafif bir kokusu yayılır çevreye. Yatma zamanı geldiği zaman koku lamba söndüğü için daha da artar. Geriye sobanın çıtırtıları ve tavana vuran o kırmızı ışığı kalır.
2. Yün çoraplar:
Sabah evin işleri yapılırdı. Akşam görmek zor ama insan sıkılıyor da tabi. Öyle ki bazı evlerde televizyon bile olmazdı, ne yapacaksın? Kendine sıcacık yün çoraplar öreceksin. Şimdilerde ayaklarınıza giydiğiniz o kalın çorapların hepsinin temeli yıllar önce soğuk kış gecelerinde ortaya çıktı.
3. Ev oyunları:
Eski dönemlerde kış gecelerinde bir erkek çocuğuysanız; kesin komşunuz gelirdi ve siz evde haylazlık yaparak sağa sola koşardınız. Evdeki bir süpürge, atınız olurdu mesela ya da bir leğen size değirmenleri çağrıştırabilirdi. Kızlar her zamanki gibi komşuculuk oynardı ve anneler, babalar çocukları ile iftihar etmeyi bilirlerdi. Tabii çok şımarıldığı zaman karanlıkta da terlikleri muhteşem bir şekilde tutturabilirdi anneler.
4. Hikayeler:
Kış gecelerinin geçmesi için evin en yaşlısı hikayeler anlatırdı. Hikayeler hep dostluk ile biterdi. Bütün hikayelerde çalışkan olmak, azimli olmak ve emek vermek temel fikirdi ve dostluğun değerini anlatan bu hikayeleri evin büyükleri bile dinlerdi.
5. Bir tepeden kaymak:
Eskiden kızaklar ve büyük siniler vardı. Kar yağdığı zaman çocuklar bir yokuşa ya da tepeye çıkar kendilerini son hızla buradan aşağı bırakırdı. Kaymanın keyfini başka hiçbir etkinlik sağlayamazdı.
6. Kestane:
Bir ailenin en önemli etkinliklerinden biri soba üzerinde pişen kestaneler olurdu. Anne çocuğuna kestaneleri ayıklar, baba için yeni kestaneleri soba üzerine koyar ve tüm bu işlere yetişirdi. Anlayacağınız anneler o zaman da süper kahramandı.
7. Kokulu portakal kabukları:
Kış geldiği zaman eve giren neredeyse her narenciyenin kabuğu soyulduktan sonra güzel koksun diye sobanın sıcaklığına bırakılırdı. İşe de yarardı tüm oda mis gibi narenciye kokardı.
8. Tarhana:
Soğuktan bizi koruduğunu düşünen annelerimiz, yaz aylarında yaptığı muhteşem tarhanaları şifa olsun diye çorba yapar sıcak sıcak içirirdi. Annelerimiz tarhananın mucizevi bir vitamin kaynağı olduğunu seneler önce keşfetmişti ancak bilim adamları bunu ancak açıklamayı becerdi 🙂
9. Çocuk sesleri ile uyanmak:
Kar yağdığını çocukların seslerinden anlardınız. TV’nin ilk geldiği zamanlar yani o güzel çizgi filmlerin olduğu zamanlarda çocuklar hep erken uyanırlardı. Karı ilk gören onlar olduğu için sokaklara koşar, sokakları bayrama çevirilerdi. İşte o zamanlarda alarm sesiniz çocukların şen kahkahaları olurdu.
10. Sessiz sinema:
Tabunun olmadığı dönemlerde komşu çocukları bir evde buluşur anneler sohbet ederken çocuklar sessiz sinema oynardı. Bir grup filmin adını söyler diğer gurup filmi bulmaya çalışırdı. Tabu gibiydi ancak tabudan daha keyifliydi. Çünkü sessiz sinema; konuşmadan kendinizi sevdiklerinize anlatabildiğiniz dönemlerin sonuydu.